Altan Öymen’in Anayasa umudu
İbrahim Ö. KABOĞLU
Gazeteci, siyasetçi, parti genel başkanı, araştırmacı ve yazar özellikleri ile öne çıkan Altan Öymen’in Kurucu Meclis üyeliği ve Anayasa mesaisi pek az dillendirilir.
2017 kurgusunun Temmuz 2018’de uygulamaya konması, TBMM’de siyasal söylem ayrışmasını da beraberinde getirmişti. Parti Başkanlığı yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme sürdürülebilir değildi; hesap verebilir Hükümet yolunda demokratik Anayasa engeldi saptamasını her kez, AKP ve MHP grup başkanvekilleri anında tepki gösterdi: 2017’de CBHS kurulalı anayasa biçimde kapanmıştır.
Komisyon ve Genel Kurul konuşmaları ile yetinmiyor, Parti için de sürekli raporlar hazırlıyordum. 2020 ortaları, Anayasa gündemi henüz erkendi kimi partililer için. A. Öymen’in Anayasa gündemi ve aciliyeti üzerine görüşlerini aktardığı telefonu, beni pek cesaretlendirmişti.
Anayasa gündemi, CHP ve 6’lı Masa için 2020 sonlarında gündem olmaya başladı. Reddiye’ci Cumhur ittifakı ise, “ani bir çark” ile Şubat 2021’de “şimdi sivil anayasa! zamanı” diyecekti…
Anayasa sorunu, izleyen ay ve yıllarda Sevgili Öymen ile görüşmelerimizin merkezinde yer alıyordu. 2023 seçimleri ardından da ANAYASA-DER’in anayasal işlevine her vesile ile dikkat çekiyordu.
“Cumhuriyetin 100. Yılı Anayasa Armağanı”, 1961 Anayasası Kurucu Meclisi üyesi A. Öymen ile Anayasa söyleşisi yapma olanağı yarattı: birkaç alıntı:
“Okuma yazma %5 civarında. 1930’larda babam milletvekili seçildi, Bolu milletvekiliydi. Ailece yazları Bolu’ya giderdik. Annem Boluluydu. Trabzonlu olduğu için babam ilk orayı istemiş, ama orası dolu denilince eşinin memleketini memleketi olsun diye yer olarak seçmiş. Bu nedenle ‘kadın köylü’ diye arkadaşları dalga geçirdi. Annem Bolu’da akrabaları vardı. Bolu’da toplantılar yapılırdı. Toplantı bittikten sonra, büyükler sohbet eder…”
“Oğlum sana bir zahmet şunu bir okuyuversene, bana bir mektup gelmiş.” Eğer zaman müsaitse bir iki satır da cevap yazardım. Böyle örnek çoktu. Arzuhalcilik diye bir meslek vardı hatta. Arzuhalciler en münevver adamlar arasında sayılıyordu, aralarında milletvekili olan dahi vardı. Gazete de okunmuyordu. İnsanların Cumhuriyet’e alışması kolay olmadı. Eski rejimi hatırlayanlar da vardı. İkinci Grup, sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi muhalif partilerdeki bir kısım Cumhuriyet’ten memnun değildi, hilafet yanlısıydı mesela. Yavaş yavaş Türkiye kamuoyunda Cumhuriyet kavramı yerleşti. Eskilerden okumuş yazmış olanlar daha çabuk farkına vardı. Babam öğretmen olarak Osmanlı zamanında Almanya’ya tahsile gönderilmişti, nereden nereye mukayese yaparken Avrupa–Türkiye mukayesesine yapıp Türkiye’nin münevver Batı medeniyetlerine doğru ilerlediğini anlamıştı, daha çabuk anlamıştı Cumhuriyet’i. Ev sohbetlerinde de geçmişle karşılaştırma yapılırdı. Ankara’da otururduk biz. Ankara şantiye gibiydi mesela. Binalar yapılıyor, şehir değişiyor. Ankara Valisi Nevzat Bey şehrin görünümünün iyi olması için her türlü tedbiri biraz da fazlasıyla alıyordu. Üstü başı kötü olanları meclis civarındaki caddelerde dolaştırmıyordu… (…)
- 61 Anayasası’nı yazan Kurucu Meclis’te milliyetçilik lafı üzerine çok tartışma oldu. Altı Ok’un anayasaya girmemesini isteyenler oldu. Partinin amblemi olduğu gibi girmemeli dendi. İkiye bölündü meclis. Sonradan milliyetçilik başlangıca alındı. (…)
- 61 Kurucu Meclis’ten sonra ben Bonn’da basın ataşesi oldum. Görevimiz yeni anayasayı tanıtmaktı. Batı gazeteleri de yeni anayasayı takip ediyordu. Hukukçular meraklıydı. Geçmişe bakınca insan iyimser oluyor, ama geleceğe bakınca farklı.
- Cemal Gürsel de ikinci cumhuriyet kelimesini kullanıyordu. Gazetelerde de geçiyordu. Fakat Anayasa Komisyonu’nda bu kabul edilmedi. Turan Güneş komisyon sözcüsü olarak Genel Kurul’da bunun doğru olmayacağını söyledi ve şöyle konuşmasını sürdürdü:
“Bu gerekçelerle belirtiyorum ki Yaşasın Türkiye’nin tek ve ebedi Cumhuriyeti”. Hepimiz ayakta alkışladık. Dünyanın başka yerlerinde kesintisiz bir Cumhuriyet pek yok. 12 Mart’ta meclis kesintiye uğramamış, 27 Mayıs’ta askerler görevi bırakmış, 12 Eylül’de Evren’e devlet başkanı dendi. - Eskiden gazetelere ilan vermenin de bir eşitliği vardı. Basın İlan Kurumu böyle çalışıyordu. Şimdi bu cezalandırma müessesesi oldu. RTÜK de basını baskılıyor. Özel televizyon da olsa partilere eşit davranılması gerekiyor. RTÜK şimdi ceza yağdırıyor. Eşitliği sağlamak için kurulan kurumlar şimdi iktidarın sopasına dönüştü, baskı aracına dönüştü. Başka ülkelerdeki insanlara bunları anlatmak çok zor. Ben daha önce 7 sene boyunca yargı kararı olmadan hapiste tutulan insanların olduğunu hatırlamıyorum, önceden temyizden geçen mahkeme kararı olur, sonra hapis cezası çekilirdi. Cezasız hapiste tutuluyor, karar olmadan hapse atılıyor insanlar. (…)” (Tam metin için bkz. Cumhuriyetin 100. Yıllık Anayasa Armağanı (ANAYASA-DER/LEGAL Aralık 2024: Söyleşiler, tanıklıklar (sf. 2-8)
28 Ekim 2023’te yine ANAYASA-DER’de yüzüncü yıl toplantısı, A. Öymen ve Prof. Aysel Çelikel ile birlikte özellikle genç üyelerle 100. Yıl söyleşisi yaptık.





