ÜÇ MİLLETVEKİLİNİN TBMM ÜYELİKLERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ KONUSUNDA ANAYASA MAHKEMESİNE ÇAĞRI 

ÜÇ MİLLETVEKİLİNİN TBMM ÜYELİKLERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ KONUSUNDA

ANAYASA MAHKEMESİNE ÇAĞRI 

 

4 Haziran 2020 günü, üç milletvekili hakkında kesinleşen mahkûmiyet kararlarının TBMM Genel Kurulunda okunması sonucu bu vekillerin TBMM üyeliği Anayasa madde 84/2 çerçevesinde düşürülmüş ve vekiller hapse konulmak üzere evlerinden alınmışlardır. Bu süreç birçok açıdan Anayasa’ya aykırı bir şekilde cereyan etmiştir.

 

İlk olarak, TBMM üyelikleri düşürülen vekillerin yasama dokunulmazlığı 2016 yılında Anayasa’ya eklenen geçici 20. madde ile kaldırılmış olmasına rağmen, 24 Haziran 2018 seçimlerinde tekrar TBMM üyesi olan vekiller yeniden dokunulmazlık kazanmışlardır. Anayasa’nın “Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır” açık hükmüne rağmen, vekillerin dokunulmazlığının canlanmadığına karar verilerek yargılamalara devam edilmesi tartışmasız bir şekilde Anayasa’ya aykırıdır. Hatırlatmak gerekir ki, TBMM Başkanı Sn. Mustafa Şentop da, dokunulmazlıkları kaldırılmış olan vekillerin yeniden seçilmeleri durumunda tekrar dokunulmazlık kazanacaklarını beyan etmişti.

 

İkinci olarak, üç vekil hakkındaki kesinleşmiş mahkûmiyet kararları TBMM’ye uzun bir süre önce ulaşmış olmasına rağmen TBMM, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sürecinin tamamlanmasını bekleyerek söz konusu kararları Genel Kurula bildirmemiştir. Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan bu bekletmeden vazgeçilerek ilk mahkûmiyet kararının TBMM’ye iletilmesinden yaklaşık 18 ay sonra Genel Kurula bildirimde bulunulması birtakım soruları beraberinde getirmektedir. 18 ay boyunca beklenen Anayasa Mahkemesi kararı neden bir süre daha beklenmemiştir? Üç milletvekilinin TBMM üyeliklerinin baskın bir kararla 4 Haziran 2020 günü düşürülmesinde hangi gerekçeler etkili olmuştur? Anayasa uyarınca tamamen TBMM’nin yetkisinde ve takdirinde olan bu sürece Meclis dışından ve bilhassa Yürütmeden herhangi bir müdahalede bulunulmuş mudur? Bu soruların cevapları Meclis iradesine ve erkler ayrılığı ilkesine saygı bakımından hayati önemde olup, yukarıda dile getirilen Anayasa’ya aykırılıktan bağımsız olarak, yeni bir anayasallık sorunu gündeme getirebilecektir.

 

Üçüncü olarak, TBMM üyelikleri düşürülen vekillerin hapse konulmak üzere evlerinden alınmaları, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden, öteden beri süregelen sorunlu uygulamaların tekrarı niteliğindedir. Haklı bir gerekçe sunulmaksızın seçilmiş kişilere kendi iradeleriyle teslim olma imkânı tanımayan bu uygulama demokratik bir toplumun gerekleriyle bağdaşmamaktadır.

 

Başından beri Anayasa’ya aykırı bir şekilde işleyen bu süreçte hukuk devleti ilkesi büyük yara almıştır. Bu hukuk ve Anayasa krizi karşısında Anayasa Mahkemesine tarihsel bir görev düşmektedir. Mahkeme, Anayasa’nın üstünlüğüne dayalı demokratik bir hukuk devletinin gereklerini göz önüne alarak vekillere ilişkin kararını ivedi olarak vermelidir.